Dörtler'i koğuş arkadaşı anlattı: Verilen bedel ve emekler boşa gitmedi 2025-05-17 10:07:12 MÊRDÎN - Dörtler’i anlatan koğuş arkadaşlarından Ferhan Türk, eylemlerinin Kürtlerde büyük bir aydınlanma sağladığını belirterek, “O arkadaşlarımız bugün bizleri izliyorlarsa, bedellerinin, emeklerinin boşa gitmediğini söylüyorlardır” dedi.  12 Eylül Askeri Cunta döneminde işkence, kötü muamele, cinayet ve idamlarla gündeme gelen Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'nde 17 Mayıs 1982 tarihinde bedenlerini ateşe vererek, tarihe “Dörtler” olarak geçen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner’in eylemlerinin üzerinden 43 yıl geçti. 17 Mayıs’ı 18 Mayıs’a bağlayan gece üzerine isimlerini yazdıkları bir kibrit kutusundaki kibritlerle bedenlerini ateşe veren Dörtler, ateşi söndürmek isteyen koğuş arkadaşlarına “Ateşi gürleştirin, su döken ihanetçidir” diyerek seslendi ve isimlerini tarihe yazdırdı. Geride bıraktıkları notta ise, “Bu eylem mutlaka halka ulaştırılmalı. Eylem, Mazlum arkadaşın eyleminin devamıdır. Bizler Mazlum’un ardıllarıyız, eylem doğru anlaşılmalı. İhanet, teslimiyet ve baskılara karşı konulan bir eylemdir” sözleriyle eylemin amacı özetlendi.     Dörtler’le birlikte Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde tutulan siyasetçi Ferhan Türk, "Dörtler’i ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı sonrası yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.   MÜCADELEYE ÖNCÜLÜK ETTİ    Ferhat Kurtay’ı cezaevinden önce dönemin Türkiye Elektrik Kurumu’nda (TEK) müdür olmasından dolayı tanıdığını belirten Türk, o dönemde herkes tarafından sevilen Kurtay’ı “Dört, dörtlük bir insan” olarak nitelendirdi. Kurtay’ın kendilerine yaklaşımının siyasi olduğunu ve sürekli örgütleme çalışmaları yürüttüğünü söyleyen Türk, hiç umulmayan köylerde dahi insanları örgütleyebildiğini dile getirdi. Türk, “Ferhat yönünü nereye verse, yaklaşımı, tavırları ile bir sevgi topluyordu. Bizimde siyasetle ilgimiz vardı ama babamızdan ve köye gelen imamlardan kaynaklı KDP’ye yakındık. Sonrasında Apocularla tanıştık. Yaklaşımları, oturup, kalkmaları sempati topluyordu. Geleceğe dönük inandırıcı geliyorlardı ve öncülük yapabilecekleri inancıyla herkesin gönlünde yer alıyorlardı. Ben de buna inananlardan biriydim” diye belirtti. Köylerinde yaşanan bir çatışmada 3 arkadaşları ve 3 askerin de hayatını kaybetmesi sonucu bir grupla  gözaltına alındığını söyleyen Türk, askeriyenin banyosuna konulduklarını ve yanındaki arkadaşının aldığı darbeler sonucu yaşamını yitirdiğini belirtti.    EYLEM AKŞAMI SÖYLEDİKLERİ    Götürüldüğü cezaevinde ilk olarak PKK’nin öncü kadrolarından Hayri Durmuş ve Mazlum Doğan’ın bulunduğu koğuşa konulduğunu ifade eden Türk, “Hayri de Ferhat gibi yumuşak bir insandı. Hayri de beni severdi. Sonra birlikte 5 Nolu’ya gönderildik. Cezaevindeyken askeri darbe oldu. Başta baskı yoktu ama sonrasında baskılar başladı ve Hayri Durmuş ile Mazlum Doğan yanımızdan alındı. Ferhat Kurtay ile birlikte hücreye konulduk. Esat Oktay gelmişti artık. Her taraf artık terördü. Yürüyüşleri de terördü, çağrıları, konuşmaları da terördü. Kendisini ‘Allah’ ilan etmişti. Kimseyi tanımıyordu. Her şey onun elindeydi. Bizler de elimizden geldiği kadar direniyorduk. Mazlum Doğan’ın şehadetinin ardından ki onu da mahkemeye gidince duyduk. Ferhat da mahkemede öğrenmişti Mazlum’un eylemini. Geldiğinde bir eylem yapılması gerektiğini söylüyordu. Ama bu tarz bir eylem yapacaklarını hiç tahmin etmemiştik. Ferhat eylem öncesinde ‘nasıl bir karşılık verilebilir’ diye sorduğunda koğuştaki ranzaların bir yere toplanıp, ateşe verilip, tek tek kendimizi içine atmak dışında bir şey yapamayacağımızı söyledim. Gerçekten de direnmenin bundan başka bir yolu yoktu. Akşamında bizi toplayıp, birbirimizi sevmemiz gerektiğini, baskının sonsuza kadar sürmeyeceğini, birbirimize sahip çıkmamızı söyledi. Ama böyle bir eylem yapacaklarını hiç ima dahi etmediler” diyerek anlattı.     ‘KARANLIĞI AYDINLATTILAR’   Mazlum Doğan’ın eyleminden birçok kişinin mesaj aldığına dikkat çeken Türk, “Bir yolun açılması gerekiyordu. Dörtler de o yolu açtı. Öncülük ettiler. Nasıl ki Mazlum Doğan 3 kibrit çöpüyle bir yol açtı, onların eylemi de Kürtlerin üzerindeki karanlığı aydınlattı. Öncesinde yasak olmasına rağmen toplanmış, iki saate yakın konuşmuştuk. Sabaha karşı uyandığımızda alevler ve duman her yeri sarmıştı. Kıyamet yeri gibiydi. Camlar kırılıyor, sloganlar atılıyordu. Zulüm olduğunda karşısında direniş de olacaktı elbet. Alevler arasında sloganlarını da atıyorlardı. Yani cesaretle açıklanamayacak bir şekilde. Dört kişi, aynı anda kendisini ateşle veriyor. Dört kişi bir araya gelecek, el ele tutuşacak ve büyük bir inançla oturup, böyle bir karar alacak. Öyle bir dönemde böyle bir eylem ortaya koyan insanlara ancak hayran olunur. Yani açıkçası onların eylemi büyük bir aydınlanma getirdi. Böyle insanlar ortaya çıktığında insan cesaret de alıyor” ifadelerini kullandı.   ‘BEDELLERİ BOŞA GİTMEDİ’   PKK’yi büyüten, bugünlere taşıyanın verilen bedellerin yanı sıra başta Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’ndeki direniş olduğuna dikkat çeken Türk, şöyle devam etti: “O direniş büyük bir örnek oldu. İnsanlara güven verdi. Geldiğimiz noktada da devlet, ‘bugün bitiyor, yarın bitiyor’ derken, 50 yıl oldu. Kürtlerin varlığını kabul ettirdi. Bitmedi ve bugün Başkan Öcalan, Devlet Bahçeli’nin çağrısına cevap verdi. 1993 yılında da barış için adım atıldığında aslında karşılık verilseydi, bu kadar kan dökülmezdi. PKK bugün üzerine düşeni yapmış bulunuyor. PKK zorlu koşullarda kongresini gerçekleştirdi. Devletin de aslında bunun önünü açacak adımlar atması, kucağını açması gerekiyordu. Zorluklar çıkarılmasına rağmen kongre gerçekleştirildi ve kararlar alınıp, Önderliğin çağrısına uyuldu. Herkes Başkanın ağırlığını bir kez daha gördü. Teslimiyet olmadığını, kardeşlik ve barış içinde bir araya gelinebileceğini gösterdi. O arkadaşlarımız bugün bizleri izliyorlarsa, bedellerinin, emeklerinin boşa gitmediğini söylüyor olacaktırlar. Miraslarını taşıyanların olduğunu görüyorlardır. Bizler de imkanlarımız ölçüsünde bunu yapmaya çalıştık. Onlar bugünleri görseydi, kazanımlarından kaynaklı keyifli olacaklardı.”     MA / Ahmet Kanbal